BOŞANMA VE AİLE İÇİ ŞİDDETE MARUZ KALAN ÇOCUKLARIMIZA DİKKAT…
Boşanma, sadece eşler arasında yaşanan bir süreç değildir. Boşanan çift karı koca olma durumunu yani bu sosyal durumu sonlandırmaktadır. Oysa boşanan çoğu çiftin çocukları vardır. Bu nedenle boşanma çocuk açısından da oldukça önemli bir süreçtir. Boşanmanın, çocuğu ciddi bir şekilde etkileyebilecek bir dizi değişikliği beraberinde getirdiği bilinmektedir. Tabi ki anlaşamayan iki yetişkinin huzursuz bir ortamda çocuk yetiştirmesi de istenen bir durum değildir. Günümüzde durumu algılama yaşında olan çocukların huzursuz,mutsuz bir ortam yerine anne-baba ayrılığını onayladıklarını da görüyoruz.
Boşanma bir süreçtir ve bu sürecin doğru idare edilmesi ile eşler ve özellikle çocuklar en az zararı alacaklardır.Fakat doğru idare edilemeyen bir süreçte en büyük zararı yine çocuklar alacaktır…O zaman ilk olarak,boşanmaya kesin karar verildi ise boşanma öncesinde konu basit bir dille çocuklara anlatılmalı ve duruma alışmaları sağlanmalıdır.Dürüstçe ve kandırmacalar olmadan yeni yaşam şekli,nasıl olacağı konusunda da çocuğa bilgi verilmelidir.Çünkü boşanmalar manevi değişimler kadar maddi değişimlere de neden olmaktadır.Yaşanan yer değişecekse bu mutlaka belirtilmelidir.Okul ve çevre değişiklikleri boşanmayla birlikte çocuğun adaptasyonunu iyice zorlayacak durumlar olacağı için iyi planlamalar şarttır.Çocuğa net davranılmadığında zaten zor olan bu durum daha da zor bir hal alacaktır.Boşanmaya maruz kalan çocukların sağlıklı bir aile içinde büyüyen çocuklardan daha fazla sorun yaşadığı bilinmektedir.
Ebeveynlerinin boşanma durumunda: Birçok çocuk kendini sorumlu hissetmektedir.Bununla birlikte boşanma döneminde çocuğun yaş düzeyine göre korku,üzüntü, gerileme, okul başarısında düşme, ebeveynlerini bir araya getirme çabası,yalnızlık, uyku ve beslenme sorunları gibi ilk dönem belirtileri sık görülmektedir. Onların bu duygularıyla baş etmede her iki ebeveynin de desteğine ihtiyaçları vardır. Boşanma sürecinin iyi idare edilmesinde belli kurallar vardır.Öncelikle ebeveynler aralarında konuşabilmeyi,ortak kararlar alabilmeyi,kendi aralarında ki ilişki ile çocuklarıyla olan ilişkiyi ayırt edebilmeyi,çocuğu bir aracı olarak kullanmamayı,iletişimde dillerine dikkat edebilmeye özen göstermelidirler. Bu kurallara uyulması halinde bile çocukların olumsuz etkilenmesi önlenemeyebilir.
Bazen de çok dikkatsiz davranılır,hiçbir kural ya da uzlaşma yoktur ama çocuklar fazla etkilenmez. Bunun iki sebebi olabilir:
- Her çocuk her olaydan aynı oranda etkilenmez!! (mental fonksiyonlar,ebeveyn ilişki düzeyi bağlılığı,aile algısı vs nedenlere bağlı olabilir)
- Olayın etkileri eşit olsa bile tepkiler ve tepkinin zamanı farklı olabilir.(duygulanaım ve davranış farklılıkları kişilik gelişimi ve genetik faktörlerden etkilenmektedir,tepki ve süresinde bu özellikler etken olabilir)
Aile bütünlüğünün bozulması sonucunda çocuk tek bir ebeveyn ile yaşamaya başlamaktadır. Bu en iyi olasılıktır. Çünkü diğer aile büyükleri ile yaşamak durumunda kalma,ya da devlet bakımında kalmak gibi durumu daha da kötü etkileyecek sonuçlarda mümkündür.
Boşanmanın ilk alışma dönemi belirtilerinden sonra durum iyi organize olmaz ise çocukta:
- Kalıcı sosyal uyum sorunları,
- Davranış sorunları,
- Karşı olma,reddetme davranışları,
- Depresyon,
- Anksiyete bozuklukları (kaybetme korkusu,ayrılık kaygısı)
- Ergenlik dönemi madde kullanımı ve bağımlılığı,
- Kişilik organizasyon sorunları,
- Karşı cins ilişkilerinde sorunlar gibi durumlar sık görülmektedir.
Bu süreçte bakım veren ebeveynin ruh sağlığı, çocuğa karşı tutarlı tutumları çok önemlidir.Tabi ki dışarıda kalan ebeveynin sorumluluklarını doğru yerine getirmesi ve çocukla iletişimini yeterli düzeyde sürdürmesi bu olumsuzlukları en aza indirecektir.Rol model olacak yetişkinler ile yeni bir yaşam şekli kurulması da faydalı bir yöntem olabilir.
Boşanma nedeni, özellikle ev içi fiziksel,sözel ya da psikolojik şiddete bağlı ise durumlar biraz daha karışıktır.Çünkü zaten böyle bir ortamda büyüyen çocuğun sağlıklı bir ailede büyüyen çocuklara göre gelişimsel,psikolojik,davranışsal ve sosyal sorunlarının olması beklenen bir durumdur.
Ev içi şiddet şu şekilde sınıflandırılabilir.
- Ebeveynlerin çocuğa karşı şiddeti,
- Ebeveynlerin birbirine karşı şiddeti,
- Kardeşler arası şiddet.
Aile içi şiddet çeşitli kültür, sınıf, eğitim, gelir düzeyi ve etnik köken ötesinde, tüm ülkelerde saptanan bir olgudur. Bir ilişkide genellikle biri tarafından diğer birey veya bireyler kontrol altında tutulmak için kullanılır. Türkiye’de mevcut verilerin güvenilirlik sorunları nedeniyle, tam olarak bireylerin ne kadarının aile içi şiddete maruz kaldığını belirlemek zordur. Aile içi şiddet pek çok durumda şiddete maruz kalma riskinin fazla olduğu toplumlarda sosyal açıdan normal kabul edilmektedir. Güvenlik, utanma, korku ve farkındalık eksikliği gibi nedenlerden dolayı aile içi şiddet çoğunlukla bildirilmemektedir.
Aile içi şiddet, kişinin fiziksel yaralanması, ekonomik ya da diğer kaynakların kısıtlanması, aşağılanma ve kişinin yıpranması ile gözlenebilen ve hayattan zevk alamama, ağrı, bitkinlik, sosyal içe çekilme, depresyon, korku ve özgüven eksikliği, dikkat ve üretkenlikte azalma ile sonuçlanabilen psikolojik, fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal istismarı içeren geniş bir yelpazedir.
Ebeveynleri arasındaki fiziksel şiddete tanık olan çocukların kendileri fiziksel olarak şiddet görmese bile, saldırganlıkta artma, uyku, yeme ve kilo ile ilgili sorunlar da dâhil olmak üzere çok sayıda sağlık ve davranış sorunları olabilir. Bu çocuklar, okulda sorunlar yaşamakta, yakın ve sağlıklı arkadaşlıklar geliştirme konusunda zorlanmaktadırlar. Hatta istismara uğrayan çocuklar kaçıp kurtulmayı deneyebilir, kendilerine zara verenlere zarar vermeyi planlayabilir, hatta intihar girişiminde bile bulunabilirler.
Çocukluk döneminde aile içi şiddete tanık ya da maruz kalma, şiddetin problemleri normal bir çözme biçimi olarak öğrenmeye neden olabilir. Öyle ki, şiddetin çocukları etkileyen diğer bir yönü, kendilerinin de şiddeti kullanıyor olmasıdır. Şiddetin erkek çocuklarında daha kalıcı bir etki oluşturduğunu ve bunların, yetişkinlik dönemi ilişkilerinde özellikle kadınlara,hemcinslerine ve kendilerinden zayıf kişilere şiddet uyguladıkları bilinmektedir. Kız çocuklarında yetişkinlik döneminde, eş,anne olma figürlerinde belirgin sorun olduğu,problem çözme becerilerinde pasif kaldıkları ve daha çok duygusal yetersizlik yaşadıkları izlenmektedir.Duygusal sonuçların, özgüvende giderek azalma, kaygı ve depresyon ile madde kötüye kullanımı, diğer kendini yaralama davranışları ve intihar girişimleri olduğu bilinmektedir.
Bilişsel dediğimiz yetiler, sıklıkla aile içi şiddet yaşantısı deneyimlerinden olumsuz etkilenmektedir. Bilişsel açıdan şiddetin etkileri, dikkat problemleri, öğrenme zorlukları ve okul performansının azalması olarak görülebilir. Aile içi şiddetin davranışsal sonuçları fiziksel saldırının olduğu kötü akran ilişkileri ve şiddet içeren antisosyal davranışlardır.Şiddet gören annelerin çocukları arasında yapılan değerlendirmelerde , anneleri şiddet gören çocukların diğer çocuklara göre daha fazla davranış problemlerinin (anne ya da diğer çocuklara karşı daha saldırgan olmak) olduğu bilinmektedir.
Fiziksel sonuçlar, önemsiz yaralanmalar ile beyin hasarı hatta ölüm arasında değişmektedir.Ek olarak, çocukluk döneminde yaşanan ciddi fiziksel travma, beyin gelişiminin bozulmasına yol açarak, yaşamın daha sonraki dönemlerinde stres kaynakları ile baş etmede zorluklara neden olabilir.İş,sosyal yaşam,aile yaşantısı gibi alanlarda başarı ve istikrar konusunda zorlanmalara da neden olabilmektedir.
Boşanma çocukların gelecek yaşamını olumsuz etkileyebilir .Bu nedenle anne babaya çok iş düşmektedir.Eş olmaktan vazgeçebilirsiniz ama anne-baba olmaktan vazgeçmek gibi bir lüksümüz olmadığını bilmekte fayda vardır.
Ev içinde uygulanan en ufağından en büyüğüne kadar olan tüm şiddet tipleri en kıymetli varlıklarımız olan çocuklarımızın hayatının, kişiliğinin şekillenmesinde son derece önemlidir.
Kendi hayatınızda şiddet varsa ya da çevrenizde buna maruz kalan ve ses çıkaramayan özellikle çocuklar varsa lütfen SESSİZ kalmayın.